Mardin'de Hayat
Bu Tarihi Keşfet
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ön plana çıkan Mardin, Türkiye'nin unutulmaz destinasyonlarından biridir. Eski çağlardan günümüze
uzanan tarihi dokusuyla büyüleyen Mardin, tarihin derin izlerini taşıyan sokakları, geleneksel taş yapıları ve eşsiz manzaralarıyla adeta bir açık hava müzesini andırır.
Mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biri olan Mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İpek Yolu güzergahında olup, ilde beş han ve bir kervansaray mevcuttur. Sıcak kanlı insanları, köklü tarihi ve doğal güzellikleri yerli ve yabancı birçok turisti etkilemeyi başarmıştır.
Mardin’in Yöresel Yemekleri her damak tadına uygun ve oldukça güzel lezzetlerdir. Geçmiş yıllardan günümüze kadar ulaşan bu lezzetler Türk Mutfağını da oldukça süslemektedir. Türküleriyle de meşhur olan Mardin, geçmiş yıllardan bu yana söylene söylene günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.
Her müzik kulağına eşlik eden bu güzel eserler günümüzde de popüler olarak dinlenilmeye devam etmektedir. Mardin ziyaretçilerine sadece bir şehir gezisi değil, tarih ve kültürle iç içe bir macera sunar. Eşsiz atmosferi, tarihi dokusu ve zengin kültürel çeşitliliğiyle Mardin, her yaştan ve ilgiden insan için büyüleyici bir şehirdir.
Mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biri olan Mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İpek Yolu güzergahında olup, ilde beş han ve bir kervansaray mevcuttur. Sıcak kanlı insanları, köklü tarihi ve doğal güzellikleri yerli ve yabancı birçok turisti etkilemeyi başarmıştır.
Mardin’in Yöresel Yemekleri her damak tadına uygun ve oldukça güzel lezzetlerdir. Geçmiş yıllardan günümüze kadar ulaşan bu lezzetler Türk Mutfağını da oldukça süslemektedir. Türküleriyle de meşhur olan Mardin, geçmiş yıllardan bu yana söylene söylene günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.
Her müzik kulağına eşlik eden bu güzel eserler günümüzde de popüler olarak dinlenilmeye devam etmektedir. Mardin ziyaretçilerine sadece bir şehir gezisi değil, tarih ve kültürle iç içe bir macera sunar. Eşsiz atmosferi, tarihi dokusu ve zengin kültürel çeşitliliğiyle Mardin, her yaştan ve ilgiden insan için büyüleyici bir şehirdir.
-
Mor Efrem Manastırı
1881 yılında Turabdin’de temeli atılan ve ahır olarak kullanılan Mor Efrem Manastırı'ndaki kilise, 90 yıl aradan sonra yeniden restore edilerek Süryani Katolik Patriği Mor Ignatius Yawsef III Younan’ın katılımıyla ibadete açıldı. -
Mor Gabriel (Deyrulumur) Manastırı
Yörenin kutsal merkezi, Midyat’a 22 kilometre uzaklıktaki Yayvantepe köyünde bulunan Mor Gabriel Manastırı. MS 397 yılında kurulan mabet, dünyanın en eski faal manastırlarından biri olma işlevini sürdürüyor. Manastır, Süryani Kadim Ortodoks cemaatinin ünlü ve büyük yapıtlarından biri. Ana kilisedeki mozaikler, doğu bölgelerindeki Bizans sanatının günümüze ulaşabilen en görkemli örneklerindendir. 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen kubbenin ise vaftizhane için yapıldığı düşünülüyor. Komplekste, Ana Kilise’nin yanı sıra Meryem Ana’ya, Kırk Şehitler’e ve manastırın kurucusu Mor Simeon’a adanmış üç kilise daha var. Mor Simeon Kilisesi’nde Mısırlı keşişlerin mezarı olarak bilinen sekizgen bir anıt mezar ve üç mezar odası bulunmaktadır. -
Mor Evgin Manastırı
Çok eski tapınaklardan biri olan manastır, 4. yüzyıla tarihlendirilir. Manastıra adını veren Hıristiyan azizlerden Mor Evgin’in Mısır’ın Kızıldeniz kıyısında inci dalgıcı olduğu, 340 yılı civarında buraya gelip manastırı kurduğu rivayet edilir. Mor Evgin Manastırı, Tur Abdin Dağı’nın yamacında, ovadan 500 metre yüksekliktedir. Belli bir noktaya araçla gittikten sonra kısa bir yürüyüş sonrasında ulaşılabilir. -
Kasımiye Medresesi
İki teras üzerine iki katlı olarak inşa edilmiş Medrese, cami ve türbe ile birlikte külliye olarak nitelendirilebilir. Yapımına Artuklular tarafından başlanıp 15. yüzyılda Akkoyunlular tarafından tamamlanan Medrese bu nedenle Sultan Kasım'ın adıyla anılır. 1469 yılına tarihlenen Medrese, şehirdeki eğitim amaçlı yapıların en büyüklerinden biri. Tek bir avlu etrafında düzenlenmiş iki katlı mekânlar ve bağımsız bir mescitten oluşur. Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri, devir özelliklerini yansıtmasa da bu anıtsal yapının Mardin'deki Artuklu Dönemi'nin son eserlerinden birisi olduğu söylenebilir. -
Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi
Şar Mahallesi’nde bulunan ve Mardin Süryani Kadim Ortodoks Cemaati’ne ait olan Kırklar Kilisesi, 6. yüzyıla tarihlendirilir. 1293’te Mardin’in, Süryani Kadim Patriklik Merkezi olması ile Mardin’de yaşayan Süryanilerin ruhani ve idari işleri, bu kiliseden yönetilmeye başlanmış. Kırklar Kilisesi'nde patrikler ve metropolitler önceleri kilisenin avlusunda tavanları kesme taşla örülmüş odalarda ikamet ederlermiş. 1850'de bu odaların yerine yeni bir patriklik merkezi inşa edilmiş, 1925'te de bu mekân genişletilerek yanına kesme taşlardan bir divanhane yapılmış. 1799'da burada bir okulun açılmış olup, 1825 - 1899 yılları arasında faal olduğu bilinmekte. 1928 yılına kadar kilisede, eğitim ve öğretim devam etmiş. Mor Behnam adıyla da bilinen kilisenin her iki ismi de erken dönem Hıristiyan efsanelerine dayanır. Bir müzeyi andıran kilise, üç giriş kapısı, ince taş işçiliğine sahip mihrapları, dört yüz yıllık ahşap mihrap kapıları, 1500 yıllık kök boyası baskılı el dokuması perdeleri, ahşaptan yapılmış ve farklı motiflerle süslenmiş ayin sunakları, fildişi bezemeli kürsüleri, gümüş kandilleri, kutsal kişilerin tabloları ve elyazması dua kitapları ile zengin bir koleksiyona sahiptir. -
Mor Yakup Kilisesi
Zeynel Abidin Camii İslamiyetin, Mor Yakup Kilisesi de Hıristiyanlığın önemli mabetlerindendir. Birbirlerinden 50 metre uzaklıkta yer alan ve sürekli birlikte anılan iki yapı ortak bir tarihi geçmişe sahiptir. Yukarı Mezopotamya’nın en eski kiliselerinden olan ve Mardin’in önemli kültür varlıklarından biri olarak nitelendirilen Mor Yakup Kilisesi, 4. yüzyıla tarihlendirilir. Kilise, hastalara şifa vermesi, engelli insanları iyileştirmesi, bir haftalık bebeği konuşturması gibi mucizelerine inanılan ve azizlik mertebesine yükseltilen Mor Yakup’un adını taşır. 309 yılında Nusaybin episkoposluğuna getirilen Mor Yakup, burada bir katedral ve vaftizhane inşa ettirmiş. 8. yüzyılda katedralin yıkılması üzerine vaftizhane kiliseye dönüştürülmüş ve Mor Yakup Kilisesi olarak anılmaya başlanmış. Kilise, çok iyi korunmuş olarak günümüze kadar ulaşan yüksek kabartma tekniğinde yapılmış bezemelerle süslü. Bezemeler, Mardin’in en iyi taş işçiliği örneklerinden biridir. Mor Yakup ve öğrencisi şair Mor Efrem, 326 yılında da ünlü Nusaybin Okulu’nu burada kurmuşlar. Dünyanın ilk üniversitelerinden biri olan bu okulda, 800-1000 kadar öğrencinin yatılı olarak okuduğu kaynaklarda geçmekte. Nusaybin Okulu’nda teolojinin yanı sıra felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp ve hukuk dersleri verilmekteydi. 38 yıl boyunca bu okulda öğretmenlik yapan Mor Efrem, Süryani edebiyatının önemli bir şairi ve Süryani dilinin en büyük ustası kabul edilir. Birçok ilahi ve şiir yazmış olan Mor Efrem en eski Süryani ilahilerini bestelemiştir. -
Latifiye (Abdüllatif) Cami
Cumhuriyet alanının güney kısmındadır. Taç kapısında yer alan yazıta göre 1371'de Artuklu Dönemi'nde, Abdüllatif bin Abdullah tarafından yaptırılan Cami'nin minaresi ise 1846 yılında dönemin Musul Valisi tarafından ilave ettirilir. Doğu girişinde gösterişli bezemelerle süslü taç kapısı, Mardin'deki kapıların en iyi korunmuş olanıdır. Minber ve mahfil, geç dönem Selçuklu ahşap işçiliğinin özgün örneklerindendir. -
Mardin Ulu Cami
Şehrin simgesi Ulu Cami, Mardin'in en önemli ve en eski mabedidir. Cami, yaklaşık dokuz asırdır ayakta olan bir kültür mirası. Tarihî dokunun yoğun olduğu kent merkezinde, kentsel sit alanı içinde yer alan Cami, üstündeki yazıta göre 1176 yılında Artuklu Sultanı Kutbettin İlgazi zamanında inşa edilmiş. Artuklu Dönemi mimari özelliklerini taşıyan, dilimli kubbesi ve minaresiyle şehrin sembolü olan Ulu Cami, kayıtlara göre iki minareli inşa edilmiş, ancak bir minaresi günümüze ulaşmamış. Anadolu'daki çifte minareli camilerin ilk örneklerinden olan yapının bugünkü silindirik gövdeli süslü minaresi de 19. yüzyılda yapılmıştır. Şehrin hemen her köşesinden dikkat çeken minare, Mardin denince akla ilk gelen görüntüler arasında.Erken dönem de özellikle güneydoğuda görülen mihrap önü kubbeli enine gelişen cami plan ve formunun çok önemli bir örneğidir. -
Zinciriye Medresesi
Medrese Mahallesi'nde bulunan yapı, 1385 yılında Mardin'de hüküm süren son Artuklu Sultanı Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmış. Bu nedenle "Sultan İsa Medresesi" adı ile de anılır. Timur ve ordusuyla mücadele etmiş olan Melik İsa 'nin bir süre bu medresede hapsedildiğine inanılır. Halk arasında Zinciriye Medresesi denilmesi, bir rivayete göre eskiden iki dilimli kubbe arasında zincir gerilmiş olması nedeniyledir. Dikdörtgen ve geniş bir alanı kaplayan yapı, iki kat üzerinde avlu, cami, türbe ve çeşitli ek mekânlardan meydana gelir. Doğu ve batı ki dilimli kubbeler ve doğu tarafına rastlayan yüksek taç kapısı ile dikkati çeken Medrese'nin, güney kısmında Sultan İsa'ya ait türbe yer alır. Medrese' de ayrıca çok sayıda eski kitabe mevcut. Rasathane olarak da kullanılabilmesi için yüksekte kurulmuş. Mardin Müzesi bugünkü binasına taşınmadan önce Zinciriye Medresesi' nde işlevini sürdürmüştür. -
Hatuniye Medresesi (Sitti Radviyye Medresesi)
Gül Mahallesi'nde bulunan Hatuniye Medresesi, Artuklu Necmettin Alpi 'nin hanimi ve Kutbettin İlgazi 'nin annesi Sitti Raziye'nin adıyla da anılır. 1176-1184 yılları arasına tarihlenen yapı bugün cami olarak kullanılıyor. Eyvanlı medreselerin öncüsü olan yapı, 12. yüzyıl mimari özelliklerini taşır. İki katlı, iki eyvanlı, revaklı avlulu bir yapıdır. Medresedeki lahitler, yapıyı ayrıcalıklı kılar. Ana eyvanda bulunan mihrap bezemeleri, Artuklu Dönemi'nin zengin taş işçiliğini gözler önüne serer. Kutbettin İlgazi' nin, annesinin yaptırmış olduğu bu medreseye defnedildiği bilinmekte. Cami'nin bir başka önemli özelliği ise Hz. Muhammed'e ait olduğu kabul gören ayak izinin burada bulunmasıdır. -
Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi
Valilik binasının hemen karşısında yer alan ve II. Abdülhamit döneminde 1889 yılında yaptırılan bina, önce Süvari Alayı Kışlası, daha sonra ise Jandarma Komutanlığı Askerlik Şubesi, Jandarma Karakolu ve Vergi Dairesi olarak kullanılmış. Restorasyon çalışmalarının ardından 2009 yılında “Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi” olarak ziyarete açılan müzede, kentin coğrafyasını, tarihini, mimari yapısını, ekonomisini, barındırdığı dinleri ve yaşam kültürünü yansıtan eserler, fotoğraflar ve canlandırma bölümleri yer alıyor. Müzede sergilenen fotoğraf ve mobilyalar ile gösterilen video filmler, kentin son yüzyılı hakkında fikir vermekte. Mardin’de var olan üç farklı dinin mensuplarına ait mezar taşları da müzede yer alan önemli eserlerden. Alt katta bulunan Sanat Galerisi’nde de resim, fotoğraf ve benzeri sergiler açılmakta. -
Firdevs Köşkü
14. yy.da yapıldığı düşünülen düzgün kesme taşlardan yapılmış olan köşk, batıya açılan eyvanlar, arada iki katlı mekanlar, üstte de cihannüması ve ağaçlıklı bir bahçe içinde oluşu ile Mardin Mimarisi için dikkat çekici, aynı zamanda büyük eyvanın önündeki geniş havuzu ile Mardin konut mimarisinde görkemli bir yapıdır. Yapının ilk şekli Artuklu sultanlarına mal edilir. Bütün Mardin’i gören ve Mezopotamya Ovası'na doğru eşsiz bir manzaraya sahip bulunan, devamlı rüzgar alması nedeniyle yaz aylarında tercih edilen böyle bir köşkün, bütün Mardin hakimleri (emirleri) tarafından kullanıldığı ve buna bağlı olarak da birçok değişiklik geçirmiş olduğu söylenebilir. Halen iyi durumda olan öşk özel bir mülktür, girişler ancak izinle yapılabilir.